(a) bırakmak, terketmek, vazgeçmek, feda/feragat etmek.
lay down the arms: silahlarını bırakmak, teslim olmak.
lay down one's life: hayatını feda etmek.
He laid down his life for his country.
lay down the office: görevden çekilmek, istifa etmek, (b) (ilerisi için) saklamak, biriktirmek, depo etmek. (c) (hedefe) yöneltmek, tevcih etmek, (d) emretmek, âmirane hükmetmek, (yasa/yönetmelik vb.) koymak, vaz'etmek, tesis/tespit etmek.
lay down the law. lay down rigid rules. These prices have been laid down by the manufacturers. (e) yere koymak, yatırmak.
lay the baby down. She laid herself down. (f) pey sürmek, (peşin) ödemek.
How much are you ready to lay down? (g) tezgâhlamak, yapmaya/inşaata başlamak.
lay down a new ship. (h) (araziyi) otlağa/çayırlığa çevirmek.
lay down in/to/under grass. (i) plân/harita yapmak, (j) açıklamak, tefsir etmek, (k) piyasaya çıkarmak.